12 Haziran 2011 Pazar

Beyazlık testi...

Nerede ve nasıl yetiştiğinizin bir önemi yoktur bazı şeyler için. Onlar siz yaratılırken serpiştirilir karakterinize. düzgündür insan yaratıldığında. Kontrol yaratıcının elindedir. ne zaman ki kendi benliğinin yönetimi eline verilir insanın, işte o zaman renkler değişir. Her şeyiyle beyaz yaratılmış olanlar kendilerince renklerini seçerler. İnsan olmakla, olmamak arasında sürükler durur fırçasını. En çok çocukken beyazdır insan. Dedim ya nerede ya da nasıl yaşadığı çok da önemli değildir. Çünkü henüz kontrol eline geçmemiştir. Bir şeyler hâlâ beyazdır. geçen gün gördüğüm çocuklar gibi...

Mecburi bir sebepten biraz varoş bir sokaktan geçerken gördüm onları. Kırılmış dal parçalarını toplamışlar. Bir arsanın orta yerine yığılmış olan kum - toprak karışımı bir tepeciğin oraya taşıyorlardı. Elleriyle kumda çukurlar açıp dalları oraya saplıyorlardı. sonra toprağı tekrar elleriyle düzeltip dalın dibine su döküyorlardı. Kendilerince oyun oynadıklarını düşündüm. Sonra ufaklıklardan (ki yaşları taş çatlasa 6'dır.) kısacık saçlı kız olanı ellerini eteğine silip temizleyerek arkadaşına sesleniyordu. "Ben bunları ekmeye devam edeyim. sen ötekileri getir. Onları da ekince küçük orman hazır olur. Bunlar büyüyünce de salıncak kurarız." diyordu.

O sözleri duyunca ne yapacağımı şaşırdım. Bir kaç tane ufaklık kendince kendilerince orman yapıyordu. Hem de kırılmış dallardan. Belki bir oyundu bilinmez, sorma fırsatım olmadı, bundan sonra da olacağını sanmam. Niyet ne olursa olsun sözler önemliydi benim için aslında. Çocuktu ve orman yapmaya uğraşıyordu. Biz çok bilmiş büyükler mevcut ormanları yok edip daha "yaşanılası yerler (!)" yapmaya çalışıyorken bu küçücük yürekler ormanlar yapıyordu.

Dönüp kendime baktım. Ne zaman beyazlarımı yitirmiştim. Kendimce çevreye zararsızdım ama onlar kadar beyaz değildim işte. Üzüldüm kendime, renklerime, beyazımın azlığına. Küçülmek istedim, küçülürsem beyazım çoğalır, renklerim temizlenir diye düşündüm ama bazen düşünmek başarmanın yarısı olmuyormuş.

Ben çok renkli az beyazlı büyümüşlüğümü yanıma alıp yola devam ettim. O küçücük boylu, kocaman yürekli, bol beyazlı ufaklıklar ise ormanlarını büyütebilmek için dal taşımaya devam etti.

Dua ettim giderken. "Beyazınıza fırçanız değmesin inşallah, yüreğinizin rengine aklınızın rengi bulaşmasın ve ormanınız gerçeğe dönüşsün." diye...

İçimde kalmış az biraz beyazın hatırına kabul olur belki duam kim bilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder