Defterimin sayfalarına 11 nisan tarihinde öylesine bir hikaye düştü.. Hiç hesapta yokken aldığım bir tiyatro davetiydi. Tabi ki tiyatroları alkıştan yıkmayı çok seven bir tiyatro sever olarak bu öylesine hikayenin içine balıklama atladım :)
İstanbul Şehir Tiyatroları Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde sezonun son oyunu olan “Meraklısı için öyle bir hikaye” yazar Sait Faik’in İstanbul içinde yaptığı bir gezide kaleminin ucuna dökülen hikayeleri nasıl oluşturduğuna dair yeni bir hikayesini anlatıyor.
O kadar hoş bir anlatım var ki, o kadar içten ve gerçek tasvirler çiziyordu ki kahramanımız, bir oyun içinde değil de bir dost meclisinde baştan geçen olayları dinler gibi izliyordum oyunu.
Sezonun son oyunu olması sebebiyle izleyici ile daha bir interaktif hal içinde olan oyuncular, yaptıkları doğaçlamalarla yüzlerde ekstra gülümsemeler bıraktılar.
Yeni sezonda yine yer bulur mu kendine sahneler de bilemem ama benim için gerçekten öylesine bir hikayeydi ki meraklı olduğuma bir kez daha sevindim :) Tabi meraklıyız ama kaba değiliz.. Bu alelade hikayeye beni de davet eden değerli arkadaşlarım Nesli’m ve Esra’ma da sonsuz teşekkür ederim :)
Bu arada şehir tiyatrolarında sezon kapandı kapanacak.. Elde kalan son biletler için en yakın gişelere bir uğramakta fayda var :)
20 Nisan 2010 Salı
1 Nisan 2010 Perşembe
HİSTANBUL’da bir TEMİZ EV hadisesi…
Uzun zamandır peş peşe bu kadar keyifle tiyatro oyunu izlediğimi hatırlamıyorum. İlki çalıştığım firmanın bir organizasyonu sonucu Garajİstanbul’da izlediğim “HİSTANBUL” adlı oyundu. İkincisi ise arkadaşlarımla birlikte Devlet Tiyatroları Cevahir Sahnesin’de izlediğim “TEMİZ EV” adlı komediydi.
7 Kadın 7 Ruh 7 Tepe 1 His ; HİSTANBUL
Mehmet Ali Alabora’nın Sibel Tüzün ile birlikte rol aldığı oyun farklı dekoru, dekor üzerine yansıtılan karikatürleri, sahne üzerinde canlı canlı oluşturulan müzikleri ve yoğun soyut tarzıyla farklı bir imaj sergiliyordu. Çağdaş tiyatro statüsünde kendini tanıtıp bu statüde bir yer edinmeye çalışan oyunun konusu adından anlaşılacağı gibi İstanbul’du.
İstanbul’u bir kadın silüetine yerleştirip, yedi tepesini sembol etmesi için yedi farklı kadın yüzüne büründürmüşler. Bir de her geçen zaman diliminde onun farklı bir yüzünü, farklı bir kimliğini görüp, yine de ona aşık olan çirkinliklerine göz kapayan bir profil çiziliyor.. Yedi es vererek tek perdede biten oyun, karikatürlerin, şiirlerin yanı sıra İstanbul’a dair bir çok güzel şarkıyı da dinleme fırsatı sunuyor.
Mehmet Ali Alabora, oyunculuğu konusunda hep bir şeyler eksik dediğim bir oyuncuydu. Oynadığı dizilere filmlere baktığımda da bu fikrim sürekli pekişirdi. Ancak o tiyatro sahnesin de bana bir kez daha hatırlattı ki; BİR OYUNCUNUN ASIL MAHARETİ SAHNEDE ORTAYA ÇIKAR. Gerçekten de onu izlerken oyunculuğuna, oyun içindeki performansına hayran kalmamak mümkün değildi. Her bir sahne ön yargılı düşüncelerimin silinmesine vesile oldu..
Sibel Tüzün ise oyuncu olmadığını buram buram hissettiriyordu oyun boyunca. 23 Nisan törenlerinde şiir okuma sırası bekleyen çocuklar misali sırasını bekliyordu çoğu zaman.. oyuna adapte olmakta zorluk çekiyor gibi bir hali vardı. İzleyici olarak ben bile çok kolay bir şekilde kendimi oyunun içinde bulmama rağmen o dışarılarda bir yerde sıra bekliyordu.. İnsanın ister istemez oyundan kopmasına sebep oluyordu bu haliyle de.. Ama şöyle de bir gerçek var ki gerçekten güçlü bir sesi güçlü bir gırtlağı var Sibel Hanım’ın. İşte bu yüzden sadece şarkı söylesin tiyatro sahnelerinden uzak dursun. En azından oyuncu olarak..
Mustafa & Övül Avkıran ikilisinin yönetmenliğinde sahnelenen “Histanbul” her şeye rağmen gidip izlenesi bir oyun.. Her şey bir yana Mehmet Ali Alabora’nın yaptığı eski Türkçe rap için bile izlenebilir..
Mükemmel espri için “TEMİZ EV” istiyorum…
Aslında bu oyun için söylenecek pek bir şey yok.. Sonuçta devlet tiyatrolarının sahnelediği çoğu oyun gibi başarılıydı.. Mükemmel espriyi arayan ve temizlik yapmaktan nefret eden bir temizlikçe titiz bir doktorun evinde işe başlarsa ve bu doktorun kendisi gibi doktor olan eşi bir hastasına aşık olup evliliğini bitirirse o evde neler yaşanır.. O ev ne kadar “TEMİZ” kalır sorusuna komik bir üslupla yanıt arayan oyunu biraz gülmek , bir parça eğlenmek isteyen tüm tiyatro severlere tavsiye ederim..
Oyunlar için daha fazla bilgi için aşağıdaki linklere bakabilirsiniz...
Şimdiden herkese iyi seyirler :)
Histanbul oyunu için: http://www.garajistanbul.org/etkinlik.php?id=209
Temiz Ev oyunu için: http://www.devtiyatro.gov.tr/web/oyunlar/oyun0975.html
7 Kadın 7 Ruh 7 Tepe 1 His ; HİSTANBUL
Mehmet Ali Alabora’nın Sibel Tüzün ile birlikte rol aldığı oyun farklı dekoru, dekor üzerine yansıtılan karikatürleri, sahne üzerinde canlı canlı oluşturulan müzikleri ve yoğun soyut tarzıyla farklı bir imaj sergiliyordu. Çağdaş tiyatro statüsünde kendini tanıtıp bu statüde bir yer edinmeye çalışan oyunun konusu adından anlaşılacağı gibi İstanbul’du.
İstanbul’u bir kadın silüetine yerleştirip, yedi tepesini sembol etmesi için yedi farklı kadın yüzüne büründürmüşler. Bir de her geçen zaman diliminde onun farklı bir yüzünü, farklı bir kimliğini görüp, yine de ona aşık olan çirkinliklerine göz kapayan bir profil çiziliyor.. Yedi es vererek tek perdede biten oyun, karikatürlerin, şiirlerin yanı sıra İstanbul’a dair bir çok güzel şarkıyı da dinleme fırsatı sunuyor.
Mehmet Ali Alabora, oyunculuğu konusunda hep bir şeyler eksik dediğim bir oyuncuydu. Oynadığı dizilere filmlere baktığımda da bu fikrim sürekli pekişirdi. Ancak o tiyatro sahnesin de bana bir kez daha hatırlattı ki; BİR OYUNCUNUN ASIL MAHARETİ SAHNEDE ORTAYA ÇIKAR. Gerçekten de onu izlerken oyunculuğuna, oyun içindeki performansına hayran kalmamak mümkün değildi. Her bir sahne ön yargılı düşüncelerimin silinmesine vesile oldu..
Sibel Tüzün ise oyuncu olmadığını buram buram hissettiriyordu oyun boyunca. 23 Nisan törenlerinde şiir okuma sırası bekleyen çocuklar misali sırasını bekliyordu çoğu zaman.. oyuna adapte olmakta zorluk çekiyor gibi bir hali vardı. İzleyici olarak ben bile çok kolay bir şekilde kendimi oyunun içinde bulmama rağmen o dışarılarda bir yerde sıra bekliyordu.. İnsanın ister istemez oyundan kopmasına sebep oluyordu bu haliyle de.. Ama şöyle de bir gerçek var ki gerçekten güçlü bir sesi güçlü bir gırtlağı var Sibel Hanım’ın. İşte bu yüzden sadece şarkı söylesin tiyatro sahnelerinden uzak dursun. En azından oyuncu olarak..
Mustafa & Övül Avkıran ikilisinin yönetmenliğinde sahnelenen “Histanbul” her şeye rağmen gidip izlenesi bir oyun.. Her şey bir yana Mehmet Ali Alabora’nın yaptığı eski Türkçe rap için bile izlenebilir..
Mükemmel espri için “TEMİZ EV” istiyorum…
Aslında bu oyun için söylenecek pek bir şey yok.. Sonuçta devlet tiyatrolarının sahnelediği çoğu oyun gibi başarılıydı.. Mükemmel espriyi arayan ve temizlik yapmaktan nefret eden bir temizlikçe titiz bir doktorun evinde işe başlarsa ve bu doktorun kendisi gibi doktor olan eşi bir hastasına aşık olup evliliğini bitirirse o evde neler yaşanır.. O ev ne kadar “TEMİZ” kalır sorusuna komik bir üslupla yanıt arayan oyunu biraz gülmek , bir parça eğlenmek isteyen tüm tiyatro severlere tavsiye ederim..
Oyunlar için daha fazla bilgi için aşağıdaki linklere bakabilirsiniz...
Şimdiden herkese iyi seyirler :)
Histanbul oyunu için: http://www.garajistanbul.org/etkinlik.php?id=209
Temiz Ev oyunu için: http://www.devtiyatro.gov.tr/web/oyunlar/oyun0975.html
Etiketler:
cevahir,
devlet,
garajistanbul,
istanbul,
memetali alabora,
sibel tüzün,
tiyatro,
yedi tepe
5 Şubat 2010 Cuma
Tahir ile Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
Yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
Meselâ denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin ama
O bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan ama
O senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım Hikmet RAN
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
Yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
Meselâ denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin ama
O bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin dünyadan ama
O senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım Hikmet RAN
4 Ocak 2010 Pazartesi
Herşeyi sıfırlamak...
Öyle bir seyir defteri ki, ne kalem tutar ne yazı... Öyle bir seyir defteri ki, kendi cümlelerine küsmüş... Öyle bir seyir defteri ki, unutulmuş... Öyle bir seyir defteri ki, herkese verdiği sözleri tutmuşken, kendine verdiği sözü çiğnediğini farketmemiş...Öyle bir seyir defteri ki, küllerinden yeniden doğmaya çabalıyor.. Ve öyle bir seyir defteri ki, artık dolup taşacak.. Lâl olmuş dilden, mürekkebi bitmiş kalemden, takati kalmamış kelamdan sıyrılıp özüne dönecek...
Dilerim ki bu dönüş gerçek olur, bu defter yine kendi kendini kandırmaz... Dilerim ki, herşey bıraktığım zamandan, kaldığım yerden devam eder.. Çünkü araya giren olumsuzlukların hepsini geride bırakıp birşeyleri sıfırlamanın tam vaktidir...
Bir an önce yeni sene gelsin ki bizler de yenilenelim isteriz. Kırdığımız kalpler, yaptığımız hatalar, ağzımızdan çıkan laflar, bür türlü bırakamadığımız kötü alışkanlıklar... Hüsranlarımız, arzularımız, arızalarımız... Hepsi hepsi sıfırlansa (Elif ŞAFAK)
Herşeyin sıfırlandığı, kronometrenin yeniden sıfırdan çalışmaya başladığı yeni bir yılda yeniden MERHABA... :)
Dilerim ki bu dönüş gerçek olur, bu defter yine kendi kendini kandırmaz... Dilerim ki, herşey bıraktığım zamandan, kaldığım yerden devam eder.. Çünkü araya giren olumsuzlukların hepsini geride bırakıp birşeyleri sıfırlamanın tam vaktidir...
Bir an önce yeni sene gelsin ki bizler de yenilenelim isteriz. Kırdığımız kalpler, yaptığımız hatalar, ağzımızdan çıkan laflar, bür türlü bırakamadığımız kötü alışkanlıklar... Hüsranlarımız, arzularımız, arızalarımız... Hepsi hepsi sıfırlansa (Elif ŞAFAK)
Herşeyin sıfırlandığı, kronometrenin yeniden sıfırdan çalışmaya başladığı yeni bir yılda yeniden MERHABA... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)